Baş ağrısı tanımlamasında ağrıya ait özellikler önemli olmakla birlikte öyküde sorgulayacağınız, ağrının oluş saati ve zamanı gibi basit görünen detaylar da nasıl bir ağrı ile karşı karşıya kaldığımız konusunda bize yardımcı olabilir. Örneğin, beyin hastalığı olarak kabul edilen migren ağrısında veya diğer damarsal baş ağrılarında gece yarısı veya sabah şiddetli bir ağrı ile kalkmak sık karşılaştığımız durumlardandır. Fakat gerilim baş ağrısında ise tam tersine günlük aktif olarak çalıştığımız süreçlerde, özellikle de gün sonuna doğru ve migrene göre daha hafif şiddette ağrı kendini gösterebilir. Zaman kavramının önemli olduğu başka bir baş ağrısı da küme tipi baş ağrısıdır. Çoğu hastanın migren tanısı ile takip edildiği ve maalesef buna bağlı olarak iş gücü kayıplarının sıkça rastlandığı bu ağrıda, migrene göre daha kısa sürmesi ve özellikle geceleri hep aynı saatte olması gibi detaylar önemlidir. Bu hastalar, atakların geldiği süreçlerde uyuduktan 3-5 saat sonra ya da sabah saatlerinde, hemen her gün aynı saatte ağrı ile uyanırlar ki bu nedenle “Çalar saat baş ağrısı” diye de isimlendirilir. Geceleri yattıktan sonra başlayan ve sabahları uyandığında zirve yaptığı ifade edilen ağrı ise bazen bir beyin tümörünün ilk belirteci olabileceği gibi kafa içi basınç artışına yol açabilecek hirosefali, psödotümör veya beyin kanamaları gibi çok sayıda önemli beyin hastalıklarında da tanı koymamızda yardımcı olacaktır.
“Nöropatik Ağrılar Gece Olur”
Zamanlama açısından alacağınız öykü, kas-iskelet sistemi ağrıları ile sinir sistemi kökenli (nörolojik) ağrıları ayırt etmemizde de işimize yarar. Kas-iskelet sistemini ilgilendiren ağrılar gün içinde ve hasta hareketli iken hastayı rahatsız ederken, nöropatik ağrısı olan hastalar ise hareketsiz oldukları anlarda ve daha çok geceleri ağrılarının arttığını ifade ederler.
Gece Uyutmayan El Ağrısı Karpal Tünel İşareti Olabilir
Günün tüm yorgunluğunu atmak üzere yatağınıza uzandığınızda gün içerisinde size çok da varlığını hissettirmeyen el, bilek ağrıları, parmaklarda uyuşma ve karıncalanma ortaya çıkmaya başlayabilir. Hafif başlayan bu semptomlar, gecenin ilerleyen saatlerde sizi uykudan uyandıracak bir seviyeye de ulaşabilir. Şikayetlerin özellikle gece ortaya çıkması ve uykudan uyandırma noktasına kadar gelmesi, elleri sallayarak rahatlama ihtiyacı hissedilmesi karpal tünel sendromunun tipik işaretlerinden biridir. Bilgisayar kullanımının yoğun olduğu meslek grubu çalışanları, çok fazla el işi yapan ev hanımları, enstrüman çalan kişiler gibi el ve bileğini aktif kullanan kişilerde karpal tünel sendromu yaygın olarak görülebilmektedir. Ağrının özellikle geceleri ortaya çıkmasında uyku pozisyonlarının önemli etkisi vardır. Uyku sırasında bileğin çene ya da başın altında geriye doğru bükülerek uzun süre kalması ağrıların şiddetini artırabilmektedir. Karpal tünel sendromunun tanısı Elektromiyografi (EMG) ile konulmaktadır. Tedavisinde, öncelikle Fizik Tedavi Uzmanı ile görüşmeli ve hekimin önerdiği tedavi yöntemleri uygulanmalıdır. Tedaviye dirençli vakalarda ise bir sonraki adım ameliyat olabilmektedir. Mikrocerrahi yöntemi ile yapılan karpal tünel ameliyatları sonrasında hasta, kısa sürede günlük hayatına dönebilmektedir.
Günün İlk Adımı Ağrılı ise Sebebi Topuk Dikeni Olabilir
Sabahları yataktan kalktınız ve güne başlamak için ilk adımı attınız. Topuğunuza bıçak batması gibi keskin bir ağrı saptanıyorsa ve günün geri kalanında topuklarınızda hafif bir ağrı hissediyorsanız sebebi topuk dikeni rahatsızlığı olabilir. Topuk dikeni, topuk kemiğinin alt kısmında kalsiyum birikmesiyle oluşmaktadır. Topuk dikeninin oluşmasında obezite önemli bir sebep olmakla birlikte sık sık ayakta durmak, sert yüzeylerde koşmak ya da zıplamak, uygun olmayan ayakkabılar giymek gibi faktörler de topuk dikeni oluşumuna neden olabilir. Her zaman çıplak gözle görülemeyen topuk dikeninin tanısının doğru bir şekilde konulabilmesi için hasta, şikayetlerini ertelememeli ve Ortopedi-Travmatoloji Uzmanına başvurmalıdır. Topuk dikeni tedavisinde ayağın basınç yükünü azaltmak, ağrıyı ve iltihabı kontrol altına almak, esnekliğin artırılmasını sağlamak önemlidir. Topuk dikeni vakalarında fizik tedavi ve enjeksiyon tedavileri etkili olabilmektedir. Cerrahi dışı yöntemler ile çözüm bulunamayan durumlarda ise hastalara cerrahi tedavi önerilmektedir.
Kaynak: Bültenler