ABD’de 1930’lu ve 1940’lı yıllarda caz müziğine ev sahipliği yaparak ırkçılıkla mücadele eden Ahmet Ertegün ile Nesuhi Ertegün’ün öykülerini anlatan “Kapıyı Açık Bırak” (Leave The Door Open) belgeselinin dünya prömiyeri Washington‘da yapıldı.
Yönetmenliğini Ümran Safter’in üstlendiği uzun metraj belgeselin ilk gösterimi Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği Rezidansı’nda yapılırken, “Kapıyı Açık Bırak” izleyicilerin büyük beğenisini topladı.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirlerine uygun şekilde organize edilen salonda iki ayrı gösterimi yapılan belgesel, Türk misafirlerin yanı sıra çok sayıda Amerikalı konuk tarafından da ilgiyle takip edildi.
Büyükelçi Hasan Murat Mercan, gösterimden önce yaptığı konuşmada, o dönem Türkiye’nin Washington Büyükelçisi olan Münir Ertegün ile oğulları Ahmet ve Nesuhi’nin 1930’lu ve 40’lı yıllarda yaptıklarının hala takdirle hatırlandığını belirtti.
Mercan, siyahilerin ötekileştirildiği bir dönemde bu insanların kendilerini ifade ettikleri müzik olarak gördükleri caza Büyükelçiliğin kapılarını açan Ertegün ailesinin sadece müzisyenleri ağırlamakla kalmayıp, aynı zamanda bir hak mücadelesine de destek verdiklerini kaydetti.
Ahmet Ertegün ile kardeşi Nesuhi’nin caza olan yakın ilgileri ve kısa sürede bu çevre ile kurdukları samimi ilişkilerin hafızalarda yer ettiğini vurgulayan Mercan, ırkçılığın yoğun olduğu bir dönemde Ertegün kardeşlerin siyahi caz müzisyenlerine kapılarını açmalarının çok önemli ve değerli olduğunu ifade etti.
Ertegün kardeşlerin ırk ayrımcılığına karşı mücadeleleri
Gösterimin ardından AA muhabirinin sorularını yanıtlayan yönetmen Ümran Safter, belgeselini tamamlayıp Türk ve Amerikalı müzik ve tarih meraklılarına sunabildiği için mutlu olduğunu belirtti.
2017 yılında Amerikan medyasında okuduğu, Ertegün kardeşlerin ırk ayrımcılığına karşı neleri başardıklarını anlatan bir haberin ardından uzun süre bu konuyu araştırdığını kaydeden Safter, daha sonra uzun metraj bir belgesel çekmeye karar verdiğini söyledi.
İstanbul, Washington ve New York’ta 2019 ve 2020’de röportajlar yaptığını ifade eden Safter, salgına rağmen tamamladıkları belgeselin DC Bağımsız Film Festivali kapsamında prömiyerini yaptıkları için mutlu olduğunu belirtti.
Safter, şöyle konuştu:
“Ben bu belgeseli aslında tüm dünyanın görmesini isterim. İki Türk gencinin müzik vasıtasıyla neleri başardıklarını, ırk ayrımcılığının keskin duvarlarını yıkmayı nasıl başardıklarını göstermek istiyorum. Irkçılık sadece Amerika’da değil, dünyanın geri kalanında da büyük bir sorun. Toplumlar çok kutuplaştı. Ama müziğin gücüyle tüm bunları aşabileceğimizi bu film bize çok iyi gösteriyor diye düşünüyorum. Ahmet ve Nesuhi Ertegün kardeşlerin başardığı şeyi dünyaya anlatmak istiyorum. Bu tür hikayelere ihtiyacımızın olduğunu düşünüyorum.”
Safter, belgeselin hem ABD’de hem de bazı uluslararası film festivallerinde gösterileceğini sözlerine ekledi.
Türkiye’nin Washington Büyükelçiliğini 1934-1944’te yapan Münir Ertegün’ün iki oğlu Ahmet ile Nesuhi’nin caza ilgileri, ırk ayrımcılığının yoğun olduğu o dönemde siyahi caz sanatçılarına Büyükelçiliğin kapılarını açıyor ve çok sayıda siyahi cazcı Elçilikte düzenli performanslar sergiliyor.
Kısa süre içinde müzik dünyasında yankı bulan süreç ırk ayrımcılığıyla mücadele noktasında hala önemli bir başarı olarak görülüyor. Ertegün kardeşlerin daha sonra kurdukları Atlantic Records, Amerikan müzik tarihinin en başarılı şirketlerinden biri olarak kabul ediliyor.
Kaynak: Anadolu Ajansı / Yasin Öztürk