Capital, Ekonomist ve StartUp dergileri tarafından Vodafone Business ana sponsorluğunda “Yeni Dünyaya Hazır Mıyız?” ana temasıyla hibrit olarak düzenlenen Uludağ Ekonomi Zirvesi devam ediyor.
Zirve kapsamında gerçekleştirilen “Kamuda Değişim Ajandası” başlıklı panelde konuşan Prof. Dr. Aşan, küresel borç sorununa ilişkin soruya karşılık, hem kamu hem özel sektör borçluluğunun salgın sürecine özel olmadığını, daha önceden süregeldiğini söyledi.
Asya’nın cari fazla, Batı’nın ise cari açık veren coğrafya haline geldiğini kaydeden Aşan, “Asya’daki tasarruf sahipleri Batı’daki insanların kaynak ihtiyaçlarını gidermeye başladı. Bu trend salgında iyice hızlanmaya başlandı. Dün açıklandı, ABD’nin 2020 cari açığı son 10 yılın rekoru oldu. Sadece ABD açısından söylüyorum inanılmaz bir açıktan bahsediyoruz. Bir tarafta çok ciddi tasarruf açığı, diğer tarafta fazlası var.” diye konuştu.
“ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE DÜNYA EKONOMİSİNİ 2008 BENZERİ BİR TÜRBÜLANSIN BEKLEDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM”
Aşan, bu durumun finansal açının yanı sıra siyasi ve güvenlik konusunda da risk oluşturduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çok açık söyleyeyim, önümüzdeki dönemde dünya ekonomisini 2008 benzeri bir türbülansın beklediğini düşünüyorum. Bunun sinyallerini de almaya başladık. Elbette bizi de etkileyecek, dışında kalmamız zaten mümkün değil. Bu seferki kurumsal eksikliklerden kaynaklanan bir durum değil. 2008 biraz öyleydi. Şu anda çok başka bir mesele var aslında karşımızda. Bu borç sorunu ciddi bir kriz yaşamadan çözülmez.
Bütün bu borçların reel değeri ödenebilir hale gelecek şekilde düşmesi gerekiyor. Başka türlü bu ödenmez. Bunun da bir tek izahı var, iki şey olacak: Çok net, ya ciddi bir iflas olacak ya da ciddi bir enflasyon. Ciddi bir enflasyonu dünya yaşamadığı sürece bu borcun reel yükü ödenebilir hale gelmeyecek. En azından benim öngörüm bu. Karamsar bir tablo çiziyor gibiyim, kimse kusura bakmasın, ama bu gerçekten böyle. Dünya bir enflasyon sürecinden geçecek. Geçmezse bu borçlar ödenebilir borçlar değil.”
“FİNANSAL SİSTEM, VAR OLAN EKONOMİK SİSTEMDEN TAMAMEN KOPUK ÇALIŞIYOR”
Prof. Dr. Göksel Aşan, 2008’den bu tarafa dünya tarihinde hiç olmadığı kadar hem parasal genişleme hem de doğrudan gelir artırıcı politikaların bulunduğunu belirterek, coğrafi olarak bu kadar yaygın bir genişlemenin daha önce yaşanmadığını söyledi.
Bütün bu parasal genişlemeye rağmen Almanya dışında istenilen büyüme rakamının yakalanamadığını anlatan Aşan, şu açıklamalarda bulundu:
“Finansal sistem, var olan ekonomik sistemden tamamen kopuk çalışıyor, kendi içinde bir döngü yaratmış durumda ve sistemi beslemiyor. Başka da alet yok elinizde. Parasal genişlemeyi, finansal sistemi ve bankacılığı kullanmadan nasıl yapacaksınız? Geriye bir tek şey kalıyor: Çek dağıtmak. Artık bu yapılıyor, ABD’de ve birkaç ülkede. Salgınla karşı karşıya kalmasak bile bu çek dağıtma işi birkaç yıla gündeme gelecekti.”
“TASARRUF ORANIMIZI ARTIRMALIYIZ”
Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Aşan, Türkiye’nin finans sistemindeki güçlü ve zayıf yanlarına ve İstanbul Finans Merkezi’ne ilişkin soru üzerine, Türkiye’nin bankacılık sektöründeki kurumsal yapının çok ciddi sigorta görevi gördüğünü söyledi.
Türkiye’nin çok büyük ekonomiye sahip olduğunu dile getiren Aşan, etki ettiği coğrafya ile birlikte çok ciddi bir potansiyeli barındırdığının altını çizdi.
Aşan, Türkiye’nin henüz 2,5 yıllık yeni bir sisteme sahip olduğunu, bu sistemin zamanla çok daha iyi işler hale geleceğini kaydetti. Tasarruf oranındaki düşüklüğün ise dezavantaj olduğunu belirten Aşan, bir şekilde tasarruf oranının artırılması gerektiğini anlattı.
“TÜRKİYE, YAŞADIĞI TÜRBÜLANSI AŞACAK”
Göksel Aşan, Türkiye’nin şu anda yaşadığı türbülansı aşacağını, sakinleşeceğini ve yoluna devam edeceğini vurgularak, sözlerini şöyle tamamladı:
“İstanbul Finans Merkezi gibi büyük ve uzun dönemli, geleceğe dair projeleri kurban etmemeliyiz. 2022’nin ortasında İstanbul Finans Merkezi’ni faal hale getireceğiz. TBMM’de bir kanun var. O da önümüzdeki günlerde Genel Kurula inecek. Kanun onaylanınca zaten Resmi Gazete’de yayımlanacak. Birtakım istisnalar var ancak bu istisnalar tamamen belirli, spesifik işlem bazında istisnalar. Onun bir formülasyonu var. Bu kanun çıktıktan sonra da hemen lansmana başlayacağız.
Tabii yabancıların gelmesini çok istiyoruz. Ortamı da biraz onlara uygun hale getirmemiz gerekiyor. Ben bunların küçük sancılar olduğu kanaatimdeyim. Bunlar aşılacak. Türkiye’yi ve İstanbul’u konuştuğumuzda ve etkinliğini de dikkate aldığımızda inanılmaz bir potansiyelden bahsediyoruz. Bu işlere daha uzun dönemli bakmamız lazım. O açıdan çok ümitliyim.”